26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi
Malazgirt
Muharebesi, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alp
Arslan ile Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında gerçekleşen savaş. Alp Arslan'ın zaferi ile sonuçlanan Malazgirt
Muharebesi, Türklere Anadolu'nun kapılarını açan savaş" olarak bilinir.
Anadolu’nun Türklere Ebedi Yurt olma mücadelesinin İlk Kapısıdır Malazgirt. Türk’ün İman Gücü ile
Bizans’ın asker gücünün sınanma günüdür Malazgirt. Alparslan’ın bileğinin tuttuğu kılıcın şimşeğinin Bizans’ı yaktığı yerdir Malazgirt. Bizans’ın Türk’e secde ettiği gündür Malazgirt.
Malazgirt’i unutmadık. Unutmayacağız. Anadolu’yu bize Özyurt yapan atalarımızın izinde, oynanan tüm oyunlara
rağmen ebediyen yaşayacağız. Bizans oyunlarını boza boza yaşayacağız. İnkârcıların
inkârına rağmen yaşayacağız.
Türk ve İslam tarihinin akışına yön veren sultan… Halifenin, “Dünya
Hükümdarlarının Efendisi”, “İslam Ülkelerinin
Sultanı”, “Dinin Parlak Tacı” diye övdüğü gerçek Müslüman,
büyük devlet adamı…
Malazgirt’te uğradığı yenilgi sonunda,
esir değil misafir muamelesi gören Bizans imparatorunun:
“Keşke onunla kardeş olsaydım…” diye hayıflandığı merhamet
timsali… Müslüman Türk’e vatan topraklarının kapısını açan Anadolu fatihi…
Sultan Alparslan…
Sultan Alparslan…
Bu yazımızda, Kafkasya’yı
ve Anadolu’yu topraklarına katarak, Selçuklu Devletini dünyanın en güçlü
imparatorluklarından biri haline getirmiş olan Alparslan’ın
öyküsüdür. Müslümanların gözünde büyük bir önder, dürüst bir idareci ve fatih
olarak görülen, Türk tarihinde enerjik, korkusuz ve adaletli oluşuyla ön plana çıkan, Bizans’ı mağlup ederek
Anadolu’yu Türklere kazandıran Sultan Alparslan’ın kazandığı Malazgirt Savaşına ait bilgiler çağdaş kaynaklardan derlenmiş olup hem yazılı hem de şifahi bilgilere
dayanmaktadır.
26 Ağustos 1071 Günlerden Cuma
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor" der.
Alparslan önemsemeyerek şöyle der:
- "Biz de onlara yaklaşıyoruz.”
Anadolu'nun Kapısı Açılıyor
Takvimler, Milâdî 1071
yılının 26 Ağustos gününü gösteriyordu. O gün Cuma idi ve Cuma
namazı vakti gelmişti. Başta halife olmak
üzere bütün İslâm âlemi, camilerde cuma namazını kılıyor,
Kur'an okuyarak Türk Ordusu'nun zaferi için dua ediyordu.
Hatta Halife, bütün İslâm ülkelerindeki hutbelerde şu duanın okunmasını emretti:
“Allah'ım, İslâm sancağını yücelt, ona yardım et! Başını ezmek ve kökünü kazımak üzere müşrikliği hezimete uğrat. Sana itaatte canlarını feda edip, kanlarını
akıtan yolunun mücahitlerini kuvvetlendir. Zafer ile yardım et. Sultan
Alparslan'ın senden dilediği yardımı esirgeme
ki, o bu sayede hükmünü yürütsün. Senin dinini şerefli ve yüce tutabilmesi için ordusunu meleklerinle destekle. Çünkü o,
malı ve canıyla emirlerine uymak için rahatını terk etti.
Çünkü sen yüce
kitabında: “Ey iman edenler! Can yakıcı bir azaptan sizi kurtaracak kazançlı
bir yolu göstereyim mi? Allah'a ve Peygamberine inanırsınız, mallarınızla ve
canlarınızla Allah yolunda savaşırsınız...”
buyuruyorsun. Senin sözün gerçektir.
Ey Müslümanlar! Samimi bir
niyet ile Allah'a yalvarınız. Çünkü Allah kitabında şöyle buyuruyor:
"Ey Muhammedi Onlara, 'dualarınız olmasa, Rabbim
size niçin değer versin,' de..."
Onun güçlü ve kuvvetli
olarak düşmanlarını mahvetmesi, sancağı yükseltip zaferlerin en ulvîsine eriştirmesi için
Allah'a dua ve niyazda bulununuz.
Malazgirt Meydanı'nda
Selçuklu ordusu cuma namazını kılmış, Allah'a zafer
kazanmaları için dua etmişti. Savaş nizamı almış, hücum emrini bekliyordu. Alparslan; Artuk,
Süleyman Şah, Porsuk, Bozan, Sav Tigin ile diğer beyleri ve askerleri ile helâlleşti. Şehit olursa oğlu Melikşah'a bağlı kalmalarını vasiyet etti.
Karşısında, vereceği emirle canlarını seve seve feda edeceği kahraman askerlerden oluşan ordusu sessiz
sedasız Alparslan'ın ne söyleyeceğine kulak kesilmişti. Alparslan, kılıç ve topuzunu eline alarak şu özlü hitabede bulundu:
"Askerlerim! Yiğitlerim
Biz ne kadar az olursak
olalım, düşman ne kadar çok olursa olsun, bütün
Müslümanların, zaferimiz için dua ettikleri şu anda, kendimi düşman üzerine atacağım. Ya zafer kazanırız, ya şehit olarak cennete
gideriz. İsteyen benimle gelsin, isteyen geri dönsün.
Ben memleket için, İslâm için ölüme koşuyorum. Beni takip edenler ve kendilerini
Yüce Allah'a adayanlardan şehit olanlar
Cennet'e, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları ahi-rette ateş; dünyada da
alçaklık beklemektedir.
Benden sonra oğlum Melikşah'ı tahta
çıkartınız ve ona itaat ediniz. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir" dedi.
Sultan Alparslan; “Ey Oğlum!
Kendi rızkına razı ol! kendi rızkına razı olan, kimseye muhtaç olmaz. Gözü başkasının malında olan, fakir olarak ölür. Allah-ü Teala’nın taksim ettiği rızka razı olmayan, O’nu kaza ve kaderinde, dilediğini yaratmakta töhmet altında tutmuştur. Kendi kusurlarını küçük gören, başkasınınkini büyütmüş olur. Her zaman kendi kusurlarını büyük gör. Başkasının gizli şeyini açığa vuranın, evindeki gizli şeyler herkesçe bilinir. Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya kendi düşer. Ahmaklar arasında bulunan horlanır, âlimler arsında bulunan hürmet görür.
Kendi rızkına razı ol! kendi rızkına razı olan, kimseye muhtaç olmaz. Gözü başkasının malında olan, fakir olarak ölür. Allah-ü Teala’nın taksim ettiği rızka razı olmayan, O’nu kaza ve kaderinde, dilediğini yaratmakta töhmet altında tutmuştur. Kendi kusurlarını küçük gören, başkasınınkini büyütmüş olur. Her zaman kendi kusurlarını büyük gör. Başkasının gizli şeyini açığa vuranın, evindeki gizli şeyler herkesçe bilinir. Kardeşi için kuyu kazan, o kuyuya kendi düşer. Ahmaklar arasında bulunan horlanır, âlimler arsında bulunan hürmet görür.
Alp Arslan askerinin başındaydı. Ordusu çok muntazam bir şekilde dizilmişti. Davul, kös, boru sesleri, Tekbirler, Salâvatlar daha bir coşkuluydu. Sultan Alparslan, baştan ayağa beyaz elbiseler giymiş, savaş elbisesinin üzerine beyaz bir elbise giydi. Bir vakar, bir heybet, bir
ihtişam içindeydi. Kılıcını kuşandı, kalkanını ve yayını aldı. Atının kuyruğunu bağladı. Yerinde duramayan kıvrak beyaz atına binerek
Ahalteke binicisini uçururcasına koşturdu.
Bu da
sultanın, askerin başında bizzat savaşacağını gösteriyordu.Sultan, ovaya yayılmış ordusunun başına hızla geldi. Muntazam dizilmiş ordusu hareket emri beklemekteydi. Askerler merak içinde onun yaptıklarını
takip ediyorlardı. Malazgirt ovasında kılman Cuma namazından sonra bütün erler
birbirleriyle helalleşmişti.
Bir kartal, çok
yükseklerde merakla uçuyor, iki ordunun Zehra Ovası ile Malazgirt Kalesi
arasındaki yayılışını merakla seyrediyordu. Kale tarafındaki Bizans
ordusunun daha kalabalık, karmaşık ve üst üste olduğu; Selçuklu ordusunun ise daha az, seyrek saflı ve düzenli bulunduğunu anlamış gibi üstlerinde kanat çırpıp yalçın kayalıklarda
bekleyen akbabalara doğru uzaklaştı.
Sultan Alparslan parmağını Anadolu’ya uzattı.
- Bu işaret ettiğim kıt’a Anadolu’dur. Ya ben bu kıta’yı fethedeceğim, ya ölüm beni alacaktır. Bu kıt’a bulunduğumuz topraktan bin kat güzeldir. Burası kâfirlere lâyık bir ülke değildir. Burası Türk’ün öz yurdu olacaktır. Anadolu Türk’ün mefkûresidir. Bu kıta’nın fethi için fedayı can etmeğe huzurumda and içiniz dedi alacağız bu Vatanı Türk Milletine.
- Bu işaret ettiğim kıt’a Anadolu’dur. Ya ben bu kıta’yı fethedeceğim, ya ölüm beni alacaktır. Bu kıt’a bulunduğumuz topraktan bin kat güzeldir. Burası kâfirlere lâyık bir ülke değildir. Burası Türk’ün öz yurdu olacaktır. Anadolu Türk’ün mefkûresidir. Bu kıta’nın fethi için fedayı can etmeğe huzurumda and içiniz dedi alacağız bu Vatanı Türk Milletine.
Tok ve gür sesiyle ordusuna seslendi Askerlerine dönerek;
"Ey mücahitler! Düşman ne kadar çok görünürse görünsün! Biz onlardan daha güçlüyüz. Çünkü biz
Allah'a inanıyoruz. Savaş başlar başlamaz Cenab-ı Hak bize mücahit melekleriyle yardım edecektir. İslam âleminin bütün camilerinde bizim zaferimiz için dua edilen şu saatlerde kendimi düşman üzerine atacağım. Ya şehit olurum ya gazi... Ey askerlerim! Eğer burada şehit düşecek olursam
üzerimdeki bu beyaz elbise kefenim olsun, beni vurulduğum yere gömün. O zaman ruhum göklere yükselecektir.
Askerlerim;
Burada Allah'tan başka bir sultan yoktur. Emir ve kader tamamıyla O'nun elindedir. Bu sebeple
benimle birlikte savaşmakta veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz. Ben de sizlerden biriyim ve
sizinle birlikte savaşacağım.
Şimdi ben de sizin gibi ön cephede dinimiz ve milletimiz için savaşacağım. Onun için ok ve yayımı çıkarıyor, topuz ve
kalkanımı elime alıyorum.
Askerler hep bir ağızdan:
"Seninle beraberiz sultanım! Öl dediğin yerde ölmeye hazırız..." diye bağrıştılar. Sultan Alparslan atından indi. Son kez
secdeye varıp ellerini kaldırarak Allah'a şöyle dua etti:.
Sultan Alparslan;
Ya Rabbi! Seni kendime
vekil yapıyor; azametin karşısında yüzümü yere
sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Ya Rabbi!
Niyetim halistir; bana yardım et; sözlerimde hilaf varsa beni kahret!
Bana yardım et, söylediğimde yalan varsa
beni kahret!"
Allah'ım senin yolunda, senin uğrunda savaşıyorum. Ey Yüce Allah'ım! Kalbim ve niyetim halistir.
'Ya Rabbi! Sana tevekkül ettim. Hazreti Peygamberimiz aşkına bize yardım et! Fikrimizle fiilimiz bir değilse bizi helak et!"dedi.
Ve şimşek hızıyla atına atladı ordusunun önüne geçti.
Onun bu sözleri üzerine zaten moralleri yüksek olan askerleri iyice coşmuştu. Sultan Alparslan, atının eyerinden kalkıp başını uzatarak dört bir yanı kolaçan ediyordu. Düşmanlarının ok menziline girdiğini görür görmez
hücum emri verip atını kamçıladı. Gazanız mübarek ola yiğitlerim! Hücuuum!
“Hücuum! Hücum aslanlarım! Hücuum!”
Selçuklu öncüleri düşmana bir aslanın avı üzerine atıldığı gibi saldırdı.
Türk askerleri “Allah! Allah! Allah!” diyerek yeri göğü inletiyordu.
Bir anda Malazgirt Meydanı tekbir sedalarıyla doldu. Ortalık toza, dumana ve kana bulandı. Alparslan ve ordusu kendisinden kat kat üstün düşmana karşı eşsiz bir mücadele verdi.
Bir anda Malazgirt Meydanı tekbir sedalarıyla doldu. Ortalık toza, dumana ve kana bulandı. Alparslan ve ordusu kendisinden kat kat üstün düşmana karşı eşsiz bir mücadele verdi.
Malazgirt Ovası’nda Güneş tepelere doğru inerken meydandaki savaşın galibi belli olmuştu. Ve Malazgirt'te büyük bir zafer kazandı. Bundan sonra Anadolu Müslüman Türk'e yurt oldu.
Ve Sultan Alparslan’ın Tarihe geçecek sözü
Başbuğ Sultan Alparslan
Sultan Alparslan sadece
dokuz yıl süren hakanlığı süresince bugünün orta büyüklükteki
devletlerinden onlarca devletin toprağı büyüklüğünde toprak fethetmiştir. Fethettiği topraklarda dini,
ırkı ne olursa olsun herkes emniyet, sevgi ve mutluluk içinde yaşamıştır. İlim tarihi onun
zamanındaki buluşları kaydederek göğsünü kabartmaktadır. Malazgirt Zaferi’nde baş düşmanı Romenos Diogenes’i esir etmiştir. Ancak esirine misafir muamelesi yapmış, sonra da onu affetmiştir. Bu hadiseyi
Batılı insanın mantığının kabul etmesi mümkün değildir.
Alparslan gibi bir şahsiyeti tam olarak anlatmak elbette mümkün değildir. Onları gibi şahsiyetleri âcizane yazmaya çalışan kalemler ancak şeref duyarlar. Şu dörtlük meseleyi ne güzel anlatmaktadır.
Sultan Alparslan Anadolu; kahramanların ve şehitlerin omuz omuza yükselttiği güzel vatan... Ve
o kahramanların ilklerinden biridir Sultan Alparslan. Anadolu'yu İslam'a ve Türklere açan yiğit... O, savaş meydanlarında bükülmez bileği ile destan yazan
bir komutandı.
"Ömrü boşa geçenden geriye ne kalır ki?
Erlerden yiğitlerden nice bir nişan kalır.
Güzel atalarımız sözü de güzel demiş,
At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder